Yaşlılıkta Beslenmemize Ne Kadar Önem Veriyoruz

Yaşlılıkta Beslenmemize Ne Kadar Önem Veriyoruz

Yaşlılık döneminde vitamin ve mineral gereksinimin artması temel olarak besinlerin seçimi, yetersiz besin tüketimi, besin öğelerinin emilimindeki yetersizlik, vücut direncinin ve bağışıklık sisteminin zayıflaması, kronik hastalıkların artması, hareketsizlik gibi nedenlere bağlıdır.

Vücut için gerekli olan D vitamini dışındaki vitamin ve mineraller eğer yaşlıda başka bir sağlık sorunu yoksa yeterli ve dengeli beslenme sayesinde sağlanabilmektedir. Şimdi gelin birlikte vitaminlerin  ruhumuza ve bedenimize etkilerini inceleyelim.


VİTAMİNLER

Vitaminler vücutta bir oranda sentezlenmeyen, yaşam için gerekli, çok küçük miktarlarıyla hücre metabolizmasında önemli tepkimeleri uyaran organik bileşiklerdir. Vitaminlerin çoğu vücut tarafından yapılamadığı için besinlerimizle alınması gerekmektedir

Yaşlılıkta Enerji alımına bağlı olarak tiamin, niasin, riboflavin miktarları azalabilir.

Yaşla vücuttaki B6 düzeyinde azalma olduğundan yaşlılıkta da B6 gereksiniminin artığı görüşü vardır.

Midenin işlevindeki değişime bağlı olarak B12 vitaminin biyoyararlılığı azaldığından gereksinme artabilir.

Yaşlılarda hemosisteinde artış olduğundan folik asit, riboflavin,B12, B6 vitaminleri artar.

Yaşlılıkta kronik hastalıklardan koruyucu antioksidant vitaminler (vit E ve C ) ile karotenoidler , flavonoidler ve folik asit alımının artırılması yarar sağlar.

Yaşlılık dönemi için vitamin gereksiniminde değişmeler ve günlük önerilen miktar



DEĞİŞME

ÖNERİLEN MİKTAR

A vitamini

BİRAZ ARTAR

15 mcgRE/KG

D vitamini

ARTAR

10 mcg

E vitamini

ARTAR

20-30 mg/gün

K vitamini

DEĞİŞMEZ

90 mcg/gün

Tiamin

DEĞİŞMEZ

1.0-1.2 mg/gün

Riboflavin

BİRAZ ARTAR

1.2-1.3 mg/gün

Niasin

DEĞİŞMEZ

13-15 mg/gün

B6 vitaminini

ARTAR

0.02 mg/g protein

B12 vitamini

ARTAR

2.5-3.0 mcg/gün

Folik asit

ARTAR

400-500 mcg/gün

C vitamini

ARTAR

90-100 mg/gün




Yaşlılıkta Yetersizliği Risk Oluşturabilecek Vitaminler

D Vitamini

    Yağda eriyen ve kemik sağlığı için gerekli olan bir vitamindir. İnce barsaklardan kalsiyumun emilmesini ve kemik yapımında kullanılmasını kontrol eder. Yetersizliğinde kemik mineralizasyonu bozulur.

Yaşlılıkta kemik yoğunluğunun sağlanması, kırıklardan korunmada önemlidir. Kalsiyum mekanizmasında etkili olduğu için osteoporozdan korunmada önemlidir. D vitamini Gereksinmemizin %90’ı deride güneş ışınları aracılığı ile sentez edilir . D vitamininin %10’luk kısmı ise besinler ile sağlanır .

Yaşlanma ile birlikte besinlerle alınan D vitamininin emiliminde ve deride sentez edilmesinde azalma oluşur. Ev veya kurum dışına çıkamayan yaşlıların veya yatağa bağımlı bireylerin doktor tavsiyesine göre ilave kalsiyum ve D vitamini almaları gerekmektedir. Bununla birlikte doktor tavsiyesi olmadan bilinçsiz bir şekilde, ilaç olarak fazla miktarda D vitamininin alınması kan ve idrarda kalsiyum düzeyinin artmasına, böbrek taşlarına ve kemik mineral yoğunluğunun azalmasına, eklemlerde ve yumuşak dokularda anormal kireçlenmeye neden olur.

D vitamini gereksiniminin karşılanabilmesi için haftada 2-3 kez ellerin, yüzün 20-30 dakika güneşlenmesinin sağlanması önemlidir


E Vitamini

Antioksidant etkisi ile hücre zarının yapısını korur ve yaşlanmayı geciktirir

Bağışıklık sisteminin güçlenmesinde önemlidir.

Kardiyovasküler hastalıklardan, Alzeheimer gibi nörolojik hastalıklardan , kanserden (özelikle sindirim, prostat, akciğer) koruyucudur.

Göz sağlığı için önemlidir (katarakt riskini azaltır)

Yüksek doz E vitamininin romatoid artirit hastalığının başlangıç aşamasında oksidan üretimini azaltarak hastalık belirtilerinin iyileşmesine katkı sağladığı belirlenmiştir

B6-B12-Folik Asit Vitamini

B6-B12-folik asit homosistein mekanizmasında etkilidir.

Plazma homosistein konsantrasyonu ile yaş ve cinsiyetin yakından ilişkili olduğu bilinmektedir.

Sağlıklı kişilerde homosistein düzeyi yaşamın ilk 40 yılı süresince sabittir ancak bu yaştan sonra (özellikle 70 yaşlarında) hızlıca yükselir.

B6, B12, folik asit homosistein mekanizmasında etkili olduğu için kardiyovasküler hastalıklardan, yaşla ilgili bazı nörolojik hastalıklardan (demans, alzheimer, inme, parkinson) koruyucudur.

Folik asit kan hücrelerinin yapımında önemlidir . Folat yetersizliğinde megaloblastik anemi(beyaz ve kırmızı kan hücrelerinin sayısı azalır) görülür.


B12 Vitamini

Vitamin B12 tüm yaşlarda yaşam fonksiyonların sağlıklı şekilde devam etmesi için temel role sahiptir ve eksikliği özellikle yaşlılarda kognitif fonksiyonlarda bozulmaya ve  çeşitli nörolojik komplikasyonların ortaya çıkmasına  sebep olmaktadır. Şimdiye kadar dünyanın değişik yerlerinde yapılan  epidemiyolojik çalışmalarda vitamin B 12 eksikliği  prevelansı ile ilgili belirlen değerler çok farklı bulunmuş (%5-60). 1995’te yapılan Framingham çalışmasında yaşlılardaki genel prevalansın %20 olduğu bildirilmiştir. Toplum içinde aktif yaşayan yaşlılarda  prevelansın daha az (%12), hasta olan ya da bakım evlerinde yaşayanlarda ise daha yüksek (%30-40)  olduğu saptanmıştır.

B12 kan hücrelerinin yapımında önemlidir. B12 yetersizliğinde persiyöz (kırmızı ve beyaz kan hücrelerinin sayısı azalır şekili bozulur) anemi, sinir sistemi bozuklukları görülür.

Sinir sistemi bozuklukları: Myelinde oluşan bozukluk yüzünden kol ve bacaklarda duyu azalması , uyuşukluk , baş ağrısı ,depresyon , unutkanlık ve benzeri bilişsel yetersizlikler oluşur. Bunlar genellikle yaşlılığın bir belirtisi olarak görülür ve önemsenmeye bilinir.

B12 yetersizliğinde nörolojik bulgular arasında Kognitif sendromlar (demans, hallusinasyon, psikoz, paranoya, depresyon, şiddet eğilimi, kişilik değişiklikleri) sık değildir, fakat  bu semptomların muhtemel nedeni vitamin B12 eksikliği olarak kabul edilir. Günümüzde Vitamin B12 eksikliği, demansın geri döndürülebilir nedenleri arasında sayılmaktadır.

C vitamini antioksidan bir vitamindir. Vitamin C, bağ dokularını bir arada tutar yaşlılığın gecikmesinde etkilidir. Bağışıklık sistemini güçlendirir.

Kanserden, Dejeneratif beyin hastalarından (demans) koruyucudur.

Vücudumuzda kan yapımı için gerekli olan demir ve folik asidin kana geçmesini kolaylaştırır ve kullanımını arttırır. Böylelikle kansızlığı önler.

Damar çeperlerini güçlendirerek kanamaya ve gözde katarakt oluşumuna engel olur. Kalp-damar sağlığı için önemlidir. Meme kanseri ve güneş ışınlarının oluşturduğu deri kanserlerinin gelişimini yavaşlatır . Vitamin E’nin antioksidan etkinliğini artırır.


A vitamini

Vücudun hastalıklara karşı bağışıklık sisteminin oluşumunda yardımcıdır.

Gözlerinizin karanlıkta normal olarak görmesine ve alacakaranlığa alışmasına yardım eder.

Epitel (barsak, deri vb) doku yapımı, gelişimi ve korunmasında görev alır.

A vitamini yetersizliğinde böbreklerde, sindirim organlarında bozukluklar görülebilir.

Solunum ve üreme sistemi ile sindirim sisteminde; ağız, mide ve ince bağırsakların ve idrar yollarındaki deri ve dokuların sağlıklı bir şekilde devamlılığını sağlayarak, enfeksiyonlara karşı korur.

Karotenoid formları bir antioksidan olarak çalışırlar ve çeşitli kanser türleri ile yaşlanmaya bağlı hastalıklara karşı koruyucu etki gösterebilirler.

 

Bağırsak bakterileri insan sağlığı ve metabolizmasına katkıda bulunur; İnsan bağırsağında yararlı ve zararlı bakteriler arasında hassas bir denge vardır. Stres, aşırı alkol tüketimi, seyahatlar, sinirsel yorgunluk, antibiyotik kullanımı, bağırsak ameliyatları, dengesiz beslenme, malinite gibi durumlarda bağırsak florasının dengesi bozulur. Bu dengenin bozulması çeşitli bağırsak ve bağırsak dışı hastalıkların ortaya çıkmasına neden olur. Probiyotikler; patojen ve toksijenik olmaması, Gastrointestinal sistem (GİS) boyunca canlılıklarını sağlayan düşük pH, safra tuzları ve pankreatik enzimlere dirençli olmalarıdır. Probiyotikler; mukoza yüzeyindeki reseptörlere bağlanabilme, immün modülasyonun sağlanması, patojenlerin reseptörlere tutunmasına engel olması, hasar görmüş mukozanın iyileştirilmesi ve kısa süreli kolonizasyonun uzatılmasında etkilidir.




Bifidobakterilerin probiyotik açıdan önemi şu şekilde özetlenebilir;

Protein metabolizmasının iyileşmesi: Bifidobakteriler fosfoprotein fosfataz aktivitesine sahip olduklarından insan sütünde bulunan a-kazeini parçalayabilmekte ve böylece süt proteinlerinin absorbsiyonuna katkıda bulunmaktadır.

Vitamin metabolizmasının iyileştirilmesi: Yaşa bağlı olarak sağlıklı insanların bağırsak sisteminde baskın olarak bulunan bifidobakteriler, B1, B2, B6, B12 vitaminleri ve ayrıca nikotinik asit ve folik asit üretmektedirler.

Böbrek rahatsızlıklarını giderme: Bifidobakterilerin böbrek rahatsızlıklarını iyileştirme ve kan amonyak düzeyini azaltma nedenleri şunlardır;

Bifidobakteriler tarafından amonyağın bir nitrojen kaynağı olarak kullanılması,

Amonyak ve amin üreten bakterilerin gelişiminin önlenmesi, Bifidobakteriler tarafından üretilen organik asitlerle bağırsak pH’ sinin düşmesiyle iyonik koşulların oluşması ve amonyak düzeyinin azalması, Bifidobakterilerin alifatik aminler, hidrojen sülfit veya nitritler oluşturamamasıdır.

Bağışıklık sistemini aktifleştirme etkileri: Bifidobakterilerin değişik immunolojik fonksiyonlarının; mitojenik,makrofaj ve antikor üretimini teşvik etme ve antitümör etkilerinin olduğu bildirilmiştir.

Laktoz kullanımın iyileşmesi: Laktoz intoleransı insanların ince bağırsağında ß-galaktozidaz veya laktaz enzimi yeterli miktarda bulunmadığından laktoz hidrolize olmamakta ve sonuçta karın ağrısı, kramp ve ishale neden olmaktadır. Bifidobakteriler ß-galaktozidaz enzimini salgıladıklarından laktozun sindirilmesini iyileştirmektedir.

İshal ve kabızlığı önlenmesi: Bifidobakteriler tarafından üretilen organik asitlerin bağırsağın peristaltik hareketini teşvik ettiği ve normal bağırsak hareketine yardımcı olduğu sanılmaktadır.Ayrıca, Guarner ve Malagelda araştırmacılar tarafından yapılan çalışmada, kabızlık çeken hastaların, bifidobakteri içeren süt ve ürünlerini tüketmeleri durumunda bağırsak hareketinde bir iyileşme olduğu ve dışkıda su miktarının arttığı tespit edilmiştir. Bununla birlikte, antibiyotik kullanımı esnasında bağırsaklarda Clostridium’ ların artmasıyla Clostridium toksinine bağlı olarak ishal görülebilir. Yapılan araştırmalarda bifidobakterilerin Clostridium’ ları ve toksinini inhibe edebildiği gözlenmiştir. Ayrıca, endüstrileşmiş toplumlarda rotavirus başlıca akut ishal nedenidir. Akut viral ishallerde probiyotikler; bozulan bağırsak florasının iyileştirilmesi yönündeki etkinliği bildirilmiştir. Etkinliği saptanan suşlar arasında L. rhamnosus GG, Lactobacillus reuteri, Lactobacillus casei ve Bifidobacterium lactis sayılabilir. Bu yazımdan anlaşılacağı üzere kefirin hayatımızdaki yeri azımsanmayacak kadar çoktur.GİS yani ağızdan başlayıp kalınbarsağa kadar süregelen bir sistem olup diyetisyeniniz tarafından diyetinizde verdiği porsiyon kadar kefir tükettiğinizde sizde mevcut olan sistemik hastalığınızı en aza indirmenize yardımcı olur ve başka hastalıkların çıkmasına engel olur. Probiyotikler diyetisyeninizin önerisi üzerine 8 hafta devamlı kullanıldıktan sonra 1 hafta ara verilip tekrar devam edilmelidir.

Yorumlar (0)

Yorum Yazın

Kategoriler

İnstagram